Dünya

Dünya
ilginç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilginç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11/29/2021

BMW sürücüleri psikopat olma olasılığı en yüksek sürücüler Audi'ciler kıl payı kaçırdı

BMW sürücülerinin psikopat olma olasılığı yüksek

BMW sürücüleri psikopat


Bir ankete göre, BMW sürücüleri 'psikopat olma olasılığı en yüksek otomobil sürücüleri' olarak tanımlandı.
2 bin sürücüyle yapılan ve 'insanların ne kadar psikopatik özelliklere sahip olduğunu ölçen' 12 soruluk bir anketin sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı.
Anketten çıkan sonuçlara göre,BMW sürücüleri olası 36 puan üzerinden ortalama 12.1 ile en yüksek puanı aldı.
Buna karşılık, katılımcılar arasındaki ortalama puanın 6.6 olduğu görüldü. Bu arada, Audi sürücüleri 11.7 puanla en üst sırayı kıl payı kaçırdı.



Ölçülen özellikler arasında yüzeysel çekicilik, görkemli bir öz değer duygusu ve pişmanlık ya da suçluluk eksikliği vardı. 0-18 arası puan psikopati olmadığını, 19-26 arası puan ise bunun 'mümkün' olduğunu gösteriyordu. 27'nin üzerindeki puanlar psikopatinin 'olası' olduğunu ortaya çıkardı.
Öte yandan, Fiat sahipleri 7.0 ile psikopat olma olasılığı en yüksek üçüncü sürücü sınıfı olurken, Skoda sahipleri ortalama 3.2 puan aldı.
Scrap Car Comparison'ın genel müdürü Dan Gick ise LadBible'a verdiği demeçte “Gerçek suç yapımlarının popülaritesi, dünya çapında psikopatlara duyulan hayranlığı artırdı" ifadelerini kullandı.

Türkiye'deki kadına şiddeti konu alan Ölümüne Boşanmak belgeseli İngiltere'nin Oscar adayı, oldu


Türkiye’deki kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini ele alan “Ölümüne Boşanmak” filmi İngiltere'de En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film kategorisinde Akademi ödüllerine aday gösterildi.
Ölümüne Boşanmak belgeseli


Türkiye’deki aile içi ve kadına yönelik şiddeti örnekleriyle konu alan “Dying to Divorce” (Ölümüne Boşanmak) filmi, 25 Kasım'da İngiltere'de gala yaptı. Belgesel film, İngiltere'den “En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film” kategorisinde Akademi ödüllerine aday gösterildi.
Duvar'ın Guardian'dan aktardığına göre, İngiliz yönetmen Chloe Fairweather ve yapımcı Sinead Kirwan tarafından 5 yıl gibi bir sürede çekilen belgesel, her üç kadından birinin aile içi şiddete maruz kaldığı Türkiye'de kadına karşı şiddet ve cinayetlerin kurbanlarının yanı sıra buna karşı mücadele eden kadın hareketini de yakından takip ediyor.

'Filmin Türkiye'de çekilmesi çok riskli olurdu'

Filmin galasında, yapımcı Sinead Kirwan ile tanıştıktan sonra belgeseli çekmeye karar verdiklerini belirten Fairweather, “Filmi bitirmenin mümkün olmayacağını hissettiğim birçok zaman oldu” ifadelerini kullandı. Fairweather sözlerine şöyle devam etti:
“Sinead'in orada olmasının iyi yanı buydu. Birimiz düştüğünde, diğerimiz ona cesaret veriyordu. Filmin Bafta'nın Oscar adayı seçilmesine çok sevindim. Bu çok önemli bir hikaye olmasına rağmen, Türkiye'deki yapımcılar tarafından Türkiye'de çekilmesi çok riskli olurdu.”
Belgesel filme konu olan kadına şiddet olayları, Türkiye’deki Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun açmış olduğu davalar arasından seçildi.
Belgeselin merkezinde, filmin içinde hikâyeleri/davaları geçen Kübra ve Arzu'nun yanı sıra diğer birçok kişinin gördükleri şiddet karşısında eşlerine karşı suçlamada bulunmalarına yardımcı olan ve kampanya yürüten avukat ve aktivist İpek Bozkurt'un çalışmaları yer alıyor. Bu hafta sonu belgeselin galası için İngiltere'de bulunan Bozkurt, Observer'a Türk ceza-adalet sistemindeki önyargılara karşı savaşmaya kararlı olduğunu ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nda hayatta kalan kadın ve ölen kadınların aileleri için gönüllü olarak çalıştığını söyledi.
"Ölümüne Boşanmak" belgeseli, bu seneki İstanbul Film Festivali seçkisine “politik atmosferden dolayı” alınmadı. Susma Platformu'na konuşan belgeselin yaratıcı yapımcılarından Seda Gökçe ve Özge Sebzeci, filmin seçkiye alınmama sebebini şöyle açıkladı:
"Alınmama nedeni olarak bize 'şu anki politik atmosfer[den dolayı]' açıklaması verildi. Bizim derdimiz Türkiye seçkisine alınıp alınmaması değildi, daha çok insana ulaşmasıydı. Biz filmi Türk yapımı olarak tanımlamıyoruz, dolayısıyla Türkiye Belgeselleri yarışmasına alınması gibi bir iddiamız da yoktu. 'Başvuralım, gelen yanıta göre durum şekil alır' demiştik, izlensin istemiştik. Seçkiye alınmadı ama 'bu bir Türkiye yapımı değil' diye gayet temiz bir gerekçeyle işin içinden çıkabileceklerken; filmi beğenmiş olmalarına rağmen – böyle paylaştılar düşüncelerini- 'bugünkü politik atmosferde bu filmi yayımlamaya cesaret edemiyoruz' dediler."

2/26/2020

Yere çöp atmanın bedelini 11 yıl sonra ödedi

Genç bir öğrenciyken yediği sandivicin kağıdını yere atması pahalıya mal oldu 11 yıl sonra mahkeme masrafları dahil 3 bin lira dolayında ceza kesildi.

11 yıl sonra ödedi

Ağustos 2009'da gıyabında mahkeme masrafları dahil 370 sterlin (Yaklaşık 2945 TL) cezaya çarptırılan Grace Firth, duruşmada mahkeme celbi eski evine gönderildiği hakkında dava açıldığından bile haberi olmadığını söyledi.

Yargıç, şimdi 32 yaşında olan Firth'ün açıklamasını kabul etti.

Mahkeme masrafları silinirken ceza da 55 sterline (Yaklaşık 438 TL) indirildi.

İngiltere'de başkent Londra'da yere sigara izmariti, sakız ya da başka bir çöp atmanın cezası 65 sterlin (Yaklaşık 517 TL). Belediyeler tarafından toplanan bu cezaların 15 gün içinde ödenmemesi halinde, dava açılıyor, cezanın miktarı 2500 sterline (Yaklaşık 19 bin 900 TL) kadar çıkabiliyor.

Belediyeler yerlere çöp atanları cezalandırmak için özel güvenlik şirketleriyle anlaşıyor.


İngiltere'de geçen yıl Ağustos'ta yayımlanan verilere göre son altı yıl içinde kesilen cezaların oranı dört kattan fazla arttı.

İngiliz Guardian gazetesine göre 2018'de belediyeler 250 bin'den fazla kişiye yere çöp atmak suçundan ceza kesti.

Bu cezaların yüzde 86'sının belediyeler adına çalışan özel şirketler aracılığıyla kesildiği açıklandı.

11/24/2019

Doğanın 5. gücü bulundu mu - X17 parçacığı hakkında bilinmeyenler

Dizüstü bilgisayarların çalışmasına, evrendeki her etkileşimi yöneten dört doğa gücüne ek olarak beşinci bir güç bulunmuş olabilir mi

X17 parçacığı hakkında

CNN'in haberine göre Macar Bilimler Akademisi'ne bağlı Nükleer Araştırmalar Enstitüsü'nde (Atomki) görevli fizikçi Attila Krasznahorkay'ın başkanlığındaki ekip, "X17 parçacığı" adlı gizemli bir parçacığın varlığına işaret edebilecek bulgulara ulaştıklarını açıkladı.

X17 parçacığı hakkında

Ekip bu bulguya, uyarılmış bir helyum atomunun, bozunurken nasıl ışık yaydığını araştırırken ulaştı. Parçacıkların, sıra dışı bir şekilde, 115 derecelik bir açıyla parçalanması bilinen fizik kurallarıyla açıklanamıyordu.

CNN'e konuşan Krasznahorkay, "X17, gözle görünür dünyamızı karanlık maddeye bağlayan parçacık olabilir" dedi.

Macar bilim adamı, X17 adının, parçacığın kütlesinin 17 megaelektronvolt olarak hesaplanmasından kaynaklandığını da söyledi.

Fizikte bilinen temel kuvvetler, çekim gücü, elektromanyetik güç, güçlü atom gücü ve zayıf atom gücü olarak tanımlanıyor ve bunlar dört doğa gücü olarak anılıyor.

Bunların hepsinin kendi güç taşıyıcı parçacıkları var.

'X17 parçacığı Devrim niteliğinde'


California Üniversitesi'nden fizik ve astronomi uzmanı Prof. Jonathan Feng, Krasznahorkay'ın çalışmalarını yıllardır takip ettiğini belirterek araştırmanın yeni bir dönüm noktası olabileceğini söyledi.

CNN'e konuşan Prof. Feng, "Sonuçlar tekrarlanabilirse Nobel Ödülü'nün yeni sahibini bulmak çok kolay olacak" dedi.

Macar bilim insanları, üç yıl önce 'Pyhsical Review Letters' adlı bilim dergisinde konu ile ilgili ilk makaleyi yayımlamışlardı.

Krasznahorkay'a göre ekibi o dönem Berilyum 8 izotopunun bozunumu üzerinde çalışıyordu.

X17 parçacığı hakkında

Deneyleri sırasında elektron ve pozitronların sıra dışı bir şekilde; yaklaşık 140 dereceyle ayrıldıklarını gördüklerini belirten Krasznahorkay, "Yepyeni, daha önce kimsenin görmediği, parçacık fiziğinin Standart Modeliyle açıklanamayacak bir parçacıktan söz ediyorduk. Bu yüzden de parçacık mercek altına alındı" dedi.

2016'da Krasznahorkay'ın ekibin ulaştığı bulgular başlangıçta fazla dikkat çekmedi ve şüphe ile karşılandı.

Ancak Prof. Feng, fiziğin kurallarını değiştirebilecek bir buluş ya da basit bir laboratuvar hatası olabilecek bu bulguları temel alarak bir teori geliştirmeye çalıştı.

Feng, "O zaman bazıları, Macar uzmanların çuvalladığını iddia ediyordu. Dünya genelinde nükleer fizikçiler Macarların yanlışını bulmaya çalışıyordu. Ama devrim niteliğinde olabilecek bu sonuçların bir kenara atılmasını kabul edemezdik" dedi.

'Karanlıktan korkan bir güç'

Prof Feng'in ekibi Krasznahorkay'ın çalışmasıyla, fizik tarihinde şimdiye kadar bu alanda yapılan tüm çalışmaları kıyasladı ve "karanlıktan korkan güç" olarak tanımladıkları X17'nin şimdiye kadar bulunamayan "beşinci güç" olabileceği sonucuna vardı.

Feng, 2016'daki çalışmalarını 2019'daki deneyleriyle tekrarlamayı başaran Macar ekibin elde ettiği sonuçların kaynağının beşinci güç olmama ihtimalinin "trilyonda bir" olduğunu söyledi.

CNN'in haberinde şöyle deniyor:

"Şimdi deneysel araştırma grupları Krasznahorkay'ın bulgularına odaklandı. Beşinci gücün yeni tezahürleri, bunun işleyişini daha iyi anlamayı ve bu güçten yararlanmamızı sağlayacak uygulamalar geliştirilmesinin kapılarını açabilir.

"Bu çalışmalar, bizi Albert Einstein'ın hep peşinde koştuğu ama bulamadığı fiziğin Kutsal Kâse'sine biraz daha yakınlaştırıyor. Fizikçiler, şimdi galaksilerin oluşumundan parçacıkların davranışlarına tüm kozmik güçleri açıklayabilecek 'birleşik alan teorisi' yaratmayı umuyor. Ama evren, sırlarını kolay vermiyor. Feng, 'Beşinci güç son güç olmayacak. Altıncı, yedinci, sekizinci güç de olabilir' diyor."

11/18/2019

Motorola katlanan çift ekranlı telefonu Razr ile piyasaya dönüş yapıyor

Motorola, tam olarak katlanan yeni Razr'ı "imkansız" bir mühendislik başarısı olarak tanımlıyor. Ancak yeni Motorola Razr, Çinli dev Lenovo'nun 2014'te Google'dan satın aldığı Motorola'nın attığı yenilikçi bir adım olarak görülüyor.

katlanabilir ekranlı telefon

Motorola, 15 yıl önce ilk piyasaya çıktığında büyük ilgi gören, ince, katlanan Motorola Razr modeli telefonunun yeni halini piyasaya sürecek.



6,2 inç ekrana sahip yeni akıllı telefon katlandığında, gelen bildirimler dış yüzündeki daha küçük bir ekranda görülüyor.

ABD'de 26 Aralık'ta 1500 dolar fiyatla satılmaya başlanacak telefon, diğer pazarlara daha sonra sunulacak.

Ancak uzmanlar, cihazın küresel akıllı telefon satışlarında pek bir etki yaratmasını beklemediklerini söyledi.

IDC Analisti Fransisco Geronimo, "Herkesin sorduğu soru, bu katlanır cihazın Motorola'nın kaderini değiştirip değiştirmeyeceği, çünkü piyasa payları çok çok küçük. Dürüst olmak gerekirse, değiştireceğini sanmıyorum" dedi.

Ancak yeni Razr, Çinli dev Lenovo'nun 2014'te Google'dan satın aldığı Motorola'nın attığı yenilikçi bir adım olarak görülüyor.

CCS Insight'tan Ben Wood, "İçinde bulunduğumuz, dokunmatik ekranlı dikdörtgen siyah telefonlar döneminde, Motorola Razr'ın piyasaya biraz heyecan getirme potansiyeli var. Piyasaya çıktığında Lenovo'nın talebe yetişmekte zorlanacağına şüphem yok" diye konuştu.

Firmanın ilk aşamada sadece 200 bin telefon piyasaya süreceği söyleniyor ancak şirket henüz bu bilgiyi doğrulamadı.

'İmkansız' mühendislik iddiası

Motorola, tam olarak katlanan yeni Razr'ı "imkansız" bir mühendislik başarısı olarak tanımlıyor. Samsung Galaxy Fold telefonları katlandığında, iki ekran arasında ciddi bir boşluk oluyordu.

katlanabilir akıllı telefon

Motorol Ürün Geliştirme Müdürü Glenn Schultz, "Yeni Razr'da telefon tasarımını yeniden düşünmek zorundaydık" dedi ve ekledi:

"Hiç boşluk kalmamasını sağlayan menteşe, piyasaya tamamen katlanan bir telefon sürmemizi sağladı. Çok kişi bunu yapamayacağımıza inanıyordu. Ancak herkesin imkansız olduğunu düşündüğü bir şeyi yapmaya çalışmak eğlenceli."

Daha önce cihazın yaz aylarında piyasa sürüleceği söyleniyordu ancak bazı aksaklıklar yaşandı. Bu sayede, Samsung ilk katlanır telefonu piyasaya sürecek zamanı buldu. Ancak Samsung'un acelesi, Galaxy Fold'da sorunlar yaşanmasına yol açtı ve firma 2 bin dolarlık cihazın dayanıklılığı konusunda uyarı yapmak zorunda kaldı.

Motorola, yeni Razr'ın su geçirmez olduğunu ve garanti kapsamındaki cihazların ekranının 24 saat içinde değiştirileceğini söylüyor.

Cihazın kapalı haldeki kalınlığı 14 milimetre. İlk Razr'ın kalınlığı ise 13,9 mm'ydi.

çift ekranlı telefon

Firmanın "Quick View Display" adını verdiği ekran, bildirimleri görüntülemek, gelen mesajlara şablonlarla ya da sesle yanıt vermek, aramaları açmak ve temasız ödeme yapmakta kullanılabiliyor.

Motorola'nın Başaşağı giden pazar payı

Katlanır ekranlı telefonların gecikmesi, sektörün daha küçük oyuncularına tıpkı Motorola'nın 2004'te yaptığı gibi piyasa paylarını genişletmek için bir boyluk sundu. Razr telefonlar, ince yapısı ve metalik estetiğiyle meşhur olmuştu.

Telefonun tanıtımında Paris Hilton ve David Beckham gibi isimler de rol oynamıştı.

2006'da Motorola, cep telefonu pazarının dörtte birini ele geçirip, Finlandiyalı dev Nokia'nın ardından ikinci olmuştu.

Ancak daha sonra iPhone'lar çıktı ve Motorola'nın pazar payı 2007'deki yüzde 21,4'lük orandan bir yıl sonra yüzde 13,9'a geriledi. Pazar payı daha sonraki yıllarda da sürekli geriledi ve bugünkü yüzde 2'lik orana düştü.

11/08/2019

Denizin altında yanardağ patlaması sonucu batan adanın yerine

Denizin altında yanardağ patlaması gerçekleşti patlama sonucunda bir ada battı ama onun yerine üç katı büyüklüğünde bir ada meydana geldi.

batan adanın yerine

Büyük Okyanus'taki Tonga Takımadaları'nda patlayan bir denizaltı yanardağı, krallığı oluşturan 172 adadan birini batırdı.

Yanardağın püskürttüğü lavlardan, batan adanın üç katı büyüklüğünde yeni bir ada oluştu.

batan adanın yerine

Tonga Jeoloji Dairesi'nden Taaniela Kula, yeni adanın 100 metre genişliğinde ve 400 metre uzunluğunda olduğunu ve batan Lateiki Adası'nın 120 metre batısında yer aldığını söyledi.

Denizaltı volkanında geçen ay başlayan faaliyetin 18 gün sürdüğü belirtiliyor.


Tonga Krallığı, sık sık depremlerin meydana geldiği Pasifik Ateş Çemberi'nde yer alıyor.

Yeryüzündeki depremlerin yaklaşık yüzde 90'ı, Şili'den Yeni Zelanda'ya büyük bir alanı kapsayan bu kuşakta gerçekleşiyor.

2014'te de yine bir denizaltı volkanının faaliyete geçmesi sonucu yeni bir ada daha oluşmuştu.

KAYNAK: BBC Türkçe

10/20/2019

Trump'ın Mektubundan sonra Türkler Amerika ve Amerikan Başkanı hakkında ne düşünmüştür?

Türkler Amerika

Amerika Birleşik Devletleri başkanı Donald Trump'ın Erdoğan'a mektubu Amerika'da tartışma yarattı: 'Acaba Türkler Amerika ve Amerikan Başkanı hakkında ne düşünmüştür?' tartışması başladı.


Amerika Başkanı Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a 9 Ekim'de yazdığı ve bu hafta içinde ortaya çıkan mektup; içeriği, üslubu ve kamuoyuyla paylaşılma biçimiyle ABD'de büyük bir tartışma yarattı.

Mektubu ilk olarak Fox News sunucularından Trish Regan'ın Twitter üzerinden paylaştı. Birçok gazeteci, mektupta yer alan ifadelerin yarattığı şaşkınlık nedeniyle, doğruluğunu Beyaz Saray ile teyit etmeleri gerektiğini söylüyor.

Amerikan Başkanı hakkında

Mektupta, Trump, Erdoğan'a Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik askeri bir operasyona kalkışmadan, müzakere yoluyla bir anlaşma yapma çağrısında bulunuyor ve "Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde yaparsanız tarih de sizi iyi yazar. Eğer iyi şeyler olmazsa, sizi sonsuza dek hep bir şeytan olarak görürler. Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım" diyor.

BBC Türkçe'ye konuşan üst düzey bir hükümet yetkilisi, "diplomatik nezaketten yoksun" olarak tanımladığı mektubun, Erdoğan tarafından reddedilerek çöpe atıldığını söyledi.

MSNBC kanalının Baş Politika Analisti Nicolle Wallace, sunuculuğunu yaptığı "Deadline: White House" adlı politika tartışma programında, mektubun tam metnini okuduktan sonra, "Bu mektup o kadar acayip ki, Beyaz Saray'dan doğruluğunu teyit etmem gerekti" yorumunu yaptı.

Wallace daha sonra Ankara'da bulunan muhabirleriyle canlı bağlantı sırasında ilk olarak, "Türkler, şu anda Amerika ve Amerikan başkanı hakkında ne düşünüyor acaba?" sorusunu yöneltti.

'Trump'ın mektubunu şaka sandık'

Mektuptaki ifadelere duyduğu şaşkınlıktan sonra teyit ettirme ihtiyacı duyan bir diğer gazeteci CNN'in Washington Başmuhabiri Jack Tapper, dün canlı yayın sırasında, "Mektubu ilk gördüğümde şaka sandım, sahte olduğunu düşündüm. Sonra Beyaz Saray Sözcüsü'ne yolladım ve bana gerçek olduğunu söyledi" dedi.

şaka sandık

Aynı programda bu değerlendirme üzerine söz alan CNN Politika Muhabiri Sara Murray, olayın ciddiyetinden dolayı mektuptaki ifadelere gülmek istemediğini belirterek, bu mektubun Trump'ın birebir görüşmelerde dünya liderlerine nasıl yaklaştığını gösteren önemli bir örnek olduğunu ifade etti.

İngiliz Times gazetesinin Diplomasi Muhabiri Catherine Philip, "Şunu bir hazmetmemiz lazım: Trump'ın Erdoğan'a yazdığı gerçek bir mektubun, aslında şaka olduğunu sandık" dedi.

ABD'de iddia kontrolü ve doğrulaması yapan bazı yayınlar, Trump'ın Erdoğan'a gerçekten böyle bir mektup yazıp yazmadığıyla ilgili doğrulama incelemesi yaptı.

Amerikalı Tarihçiler ve uzmanlar: Utanç verici

ABD politikası uzmanları ve tarihçiler, başkanın bir başka ülke liderine yazdığı mektupların tamamının resmi belge statüsü kazandığını ve arşivlendiğini belirtiyor. Uzmanlara göre, normal şartlar altında mektuplar başkan tarafından, ekibinden bu tarz yazışmaları yapmakla sorumlu kişiye verilecek mesajlar anahatlarıyla anlatılır, bu mesajlar diplomatik yazışma teamüllerine uygun bir şekilde taslak halinde getirilir ve daha sonra hem Başkan hem de konuyla ilgili diğer yetkililerle paylaşıldıktan sonra nihai halini alır. Daha sonra da resmi bölge muamelesi görerek, gönderileceği yere iletilir ve arşivlenir.

Utanç verici

Uzmanlar ve tarihçiler, Trump'ın bu mektubunun bugüne kadar teamüllere aykırı olduğunu ve Başkan'ın başka kimseye danışmadan "mektubu dikte ettirerek, yazıp göndermiş gibi" göründüğünü söylüyor.

Eski Başkanlar George W. Bush ve Barack Obama döneminde Ulusal Güvenlik Konseyi, Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunan Kelly Magsamen, attığı Twitter mesajında, Trump'ın mektubunu "utanç verici" olarak nitelendirdi.

Magsamen, "ABD başkanı tarafından yabancı liderlere yazılmış bazı mektupların hazırlık sürecinde yer almış biri olarak, size bunun normal olmadığını söylemek isterim. Utanç verici" dedi.

New York Üniversitesi'nden ABD başkanları tarihçisi Timothy Naftali, normal şartlar altında başkanların kendileri adına metinleri kaleme alan yazarlar ve iletişim uzmanlarıyla çalışarak, "bir ABD başkanından beklenecek kadar dolu içeriğe ve zarafete sahip, titizlikle yazılmış metinler" ortaya çıkarmaları gerektiğini söyledi. ABD basınına konuyu değerlendiren Naftali, Erdoğan'a yazılan mektubun "bir amatörün elinden çıkmış" gibi göründüğünü belirtti.

ABD basınına mektubu değerlendiren Naftali, "Kendisine tavsiye ya da fikir verilmesini kabul edemeyen Trump, bugüne kadar selefleri tarafından korunan ve o koltuğa oturan kişinin ne kadar hatalı olursa olsun Amerikan başkanlığı makamının her zaman profesyonel kalmasını sağlayacak mekanizmaları da sistemli bir şekilde ortadan kaldırdı. Erdoğan'a yazılan mektup, Amerikan devletine ait olma özelliğini taşımayan ve bir amatörün elinden çıkmış bir ürün" dedi.

'Mafya babaları gibi tehditkar bir üslup kullanıyor"


Mektubun ortaya çıkma biçimi ve içinde kullanılan üslup da tartışma yarattı ve eleştiri topladı.

Vox'un Ulusal Güvenlik Muhabiri Alex Ward, mektubu "diplomasi tarihinin en hayret verici mektuplarından biri" olarak tanımladı.

Ward, nezaket ve başkanın iletişim kurallarının her birinin ihlal edildiğini belirterek, mektubu "saygısız, çirkin ve her türlü diplomatik nezaketten uzak" olarak tanımladı.

Washington Post'a bir makale yazan, George Washington Üniversitesi Öğretim Üyesi Henry Farrell ve Georgetown Üniversitesi Öğretim Üyesi Abraham Newman, Trump'ın kırmızı çizgilerini "mafya babalarını anımsatan tehditkar bir üslupla" belirlediğini yazdı.

Farrell ve Newman, Trump'ın mektubunda hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceği tehditler savurduğuna da dikkat çekti.

Bloomberg analistlerinden Jonathan Bernstein de mektup konusunda kendisini en çok etkileyenin, Trump'ın bunu Kongre liderlerine dağıtacak kadar büyük bir başarı sanıp, yazdığı mektupla "böbürlenmesi" olduğunu belirtti.

Mektup, Trump'ın önceki gün Suriye konusunda Kongre liderleriyle yaptığı toplantıda Türkiye'nin askeri operasyonuna yeşil ışık yakmadığını ispatlamak için Erdoğan'a "ağır" bir mektup yazdığını söylemesinin üzerine ortaya çıktı.

Trump daha sonra, Temsilciler Meclisi'nde azınlık lideri Cumhuriyetçi Kevin McCarthy'den mektubun kopyasını masadakilere dağıtmasını istedi. Mektup Kongre üyeleriyle de paylaşıldıktan kısa bir süre sonra basına sızdı. KAYNAK: BBC Türkçe

10/16/2019

Kerpiç evleri ve tozundan başka bir şeyi olmayan Ankara nasıl başkent oldu

ankara kalesi çevresi

Birçok insan, Osmanlı Devleti’nin 470 yıllık payıtahtı İstanbul’un, yeni devletin de başkenti olmasını istiyordu. 13 Ekim 1923’te, İsmet Paşa’nın imzasıyla verilen bir maddelik yasa önerisi, Meclis’te uzun tartışmalardan sonra kabul edildi. Yasa şöyleydi: ‘Türkiye Devleti’nin yönetim merkezi Ankara şehridir’. İstanbul basını, saray artıkları, gizli-açık karşıtçılar ve yabancılar yasaya karşın, Ankara’nın başkent olmasını istemediler ve gözdağı içeren görüşler ileri sürdüler.


Atatürk, kent olarak sevdiği İstanbul’da, varlığını hala sürdüren işbirlikçi birikimin gücünü biliyor, Anadolu’nun gerçek kurtuluşunun bu gücü dağıtmaktan geçtiğine inanıyordu.

Azınlıklar gitmişti ancak dışarıyla bütünleşmeye her zaman hazır olan devşirme anlayışı; iş çevrelerini, finans gücünü ve basını yönetmeyi sürdürüyordu.

ankara kalesi ulus

Ankara başkent olduğunda; Galata sarrafları devlet yönetimi üzerinde artık etkili olmayacak, asalak çıkarcılar bakanlıklara üşüşemeyecek, Avrupa, isteklerini Türkiye’ye artık kolayca kabul ettiremeyecekti.

Oysa, kerpiç evleriyle büyük bir köy durumundaki Ankara’yı, başkent yapmak hiç kolay değildi. 

Ancak, geleceğin Türkiyesini yaratmak, insanlara ruh ve direnç gücü kazandırmak ve yüzyıllardır ezilen Anadolu insanına özgüven vermek için, yeni Türk devletinin merkezi Ankara olmalıydı. Bunun anlamı, başkent belirlemenin çok ötesindeydi.

ulus bankalar caddesi

Başkentin İstanbul’dan Ankara’ya getirilmesinin öncülüğünü tek başına Mustafa Kemal yaptı. Anadolu’yu temsil eden Ankara halkı, Milli Mücadele’de ‘bağrını açmış’, en güç günlerinde ona bağlı kalmıştı. Seğmenler’in 28 Aralık 1919’da verdiği ve sonuna dek sadık kaldığı ‘yiğit sözünü’ unutmuyordu.

Yeni devleti, Anadolu’nun 'Türk geleneklerini canlı tutmuş, güvenilir insanları arasında kurmak istiyordu. Ankara, devrimin doğum sancılarını çekmiş, yeniliğin simgesi olmuştu. Kaygı dolu günlerin, işgal heyecanlarının, uykusuz gecelerin ve yeniliklere doğru uzanan yolların izlerini taşıyordu. Devrimci Mustafa Kemal, burada rahat ettiğini hissediyordu.

Ayrıca ruh yapısı olarak Ankara, Kurtuluş Savaşı içinde, eylemsel olarak başkent olmuştu zaten. Bunu, “Ankara kendisini merkez yapmıştır, istila onun kapısında durduruldu” sözleriyle dile getiriyordu.

ulus meydanı çevresi

‘Ankara’da kalmak gerekir’ diyerek, çok güç bir işe girişti. Hiç kimse İstanbul’u bırakıp, yoksunluklar içinde, sosyal yaşamı olmayan; evsiz, ışıksız, yolsuz, susuz ve kıraç bir Anadolu kasabasına gelmek istemiyordu.

İstanbul’da işsiz kalıp Ankara’ya memurluk bulmaya gelenler az değildi. Girişilen işin gerçek boyutunu kavrayamayan bu insanlar, her zaman geri dönme ümidiyle, ‘beş on memur, bir kerpiç odada yaşayarak’, dönmek için gün sayıyordu.

Ankara’da, ‘eski Türk mahallelerinin güzelliğinden ve Türk kentlerinin bilinen zerafetinden’ iz kalmamıştı. Burada artık, “ne çınarların gölgesinde kahveler, ne çağıldayan sularıyla havuzlu mekanlar, ne de aşkla işlenmiş bir mimarinin sanat hazineleri” vardı.

kızılay yenişehir sıhhiye

Atatürk, Ankara’nın, çağın gereklerine uygun olarak kurulup gelişmesi için çok uğraştı. Başkent kararından kent tasarımlarının hazırlanmasına, inşaatların yapımından kaynak yaratmaya, kültürel yapılanmadan yeşil alan oluşumlarına dek hemen her işle, her aşamada ilgilendi. Giriştiği işin, getirmeye çalıştığı yeni düzen için ne anlama geldiğinin bilincindeydi. Başarmak zorunda olduğu güç iş, kendisinden çok, kurmakta olduğu devlete saygınlık kazandıracaktı.

‘Bir devlete başkent seçmenin, bir orduya karargah seçmek olmadığını’, herkesten çok, o biliyordu. Kent yaşamı; geleneklerin zaman içinde yenilenip geliştiği ve ortak yaşam koşullarının insanlara kimlik kazandırdığı süreçler toplamıydı.

Kent ise, kuşaklar boyu oluşan kültür merkezleri, insanlar arası ilişkilerin yoğunlaştığı toplumsal yaşam alanlarıydı. İlişki yoğunluğu ne denli çok ve çeşitli ise, o yerleşim birimi o denli kentleşmiş demekti.

Konuyla ilgili herkesle tartıştı, edindiği bilgileri inceledi, yerli-yabancı uzmanlarla görüştü, yazanaklar (raporlar) hazırlattı. Geleceği olan bir yerleşim biriminin, ancak nitelikli bir tasarımla yaratılacağını biliyor, Ankara’ya kent tasarımcıları çağırıyordu.

Prof.Jonsen’e yaptırdığı imar planı, vurguncu (spekülatif) baskılara karşın, onun özel ilgisi sayesinde fazla ödün verilmeden uygulandı; Ankara gelişimine, tasarlı bir kent olarak başladı.

“Arsa vurgunu, kent planlarının baş düşmanıdır” diyor, arsa ticaretini önlemek için önlem aldırıyor, yakın çevresini o günlerin kârlı işi arsa ticaretine girmemeleri için uyarıyordu.

Plan gereği, kamu binalarının Bakanlıklar bölgesine toplanması söz konusu olunca, Meclis’teki spekülatörler uygulamaya karşı çıkmışlar, “bir hava saldırısı çıktığında hepsi yıkılır gider” gibi gülünç gerekçeler ileri sürmüşlerdi.

Konu ona iletildiğinde, karşı çıkışın amacını bildiği için gülerek, “hepsini ayrı yerlerde savunacağımıza, tümünü bir arada savunuruz” demişti. KAYNAK: kuramsal aktarım

10/13/2019

Uluslararası uzay istasyonunda inek hücrelerinden 3 boyutlu yazıcıyla biftek üretildi

hücreden et üretme

Bilim sınır tanımıyor ilerde Mars gezegeninde oluşturulacak olan koloniler de beslenmeyi sağlayabilmek için yapılan ilk deneyde Uluslararası uzay istasyonunda manyetik yazıcı ile inek hücrelerinden biftek üretildi proje bir İsrailli şirkete ait bu proje ile dünyanın her yerinde hücrelerden et üretilebileceği iddia ediliyor

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki astronot ve kozmonotlar için inek hücrelerinin üç boyutlu yazıcıyla çoğaltılması yoluyla biftek üretildi.

Deney tüpü içinde Uluslararası Uzay İstasyonu'na gönderilen et hücreleri, Rus kozmonotlar tarafından yazıcıdan çıkarılarak biftek haline getirildi.

inek hücresinden biftek

Uzmanlar İsrailli bir şirketin geliştirdiği teknolojinin denendiği bu projenin, dünyanın her yerinde et üretimi yapılabileceğini kanıtladığını söylüyor.

Bu yöntemin özellikle tarıma elverişli olmayan bölgelerde et üretimi için bir çözüm olabileceği belirtiliyor.

Aralık 2018'den bu yana laboratuvar ortamında et üreten Aleph Farms adlı şirketin ineklerden aldığı hücreler, etin besin değerini artıran bir suyla birlikte bir deney tüpüne konularak 25 Eylül'de Soyuz MS-15 uzay aracıyla Kazakistan'dan, Uluslararası Uzay İstasyonu'na gönderildi.

400 kilometrelik yolculuktan sonra istasyona ulaşan hücreler, Rus kozmonotlar tarafından, 3D Bioprinting Solutions adlı Rus şirketinin ürettiği manyetik yazıcıyla kas dokusuna (et) dönüştürüldü.

yazıcıyla biftek üretme

Ay ve Mars'a yerleşecek ilk kolonilere protein

Rus kozmonotların denemediği et, 3 Ekim'de Dünya'ya gönderildi. Eti deneyenler, ortaya çıkan ürünün hoş bir tadı olduğunu, geleneksel biftekle aynı tat ve kıvama sahip olduğunu söylüyor.

3D Bioprinting Solutions'un proje müdürlerinden Grigoriy Şalunov, Business Insider dergisine "Bu deney konseptimizin geçerliliğini güçlü bir şekilde kanıtlıyor" dedi.

Şalunov, gelecekte uzayın derinliklerinde yapılacak yolculuklar ve Ay ile Mars'taki ilk kolonilere protein kaynağı sağlamayı umduklarını söyledi.

NASA uzay bahçesi projesi üzerinde çalışıyor

Uluslararası Uzay İstasyonu'nda 2015'te yapay ortamda marul üretilmişti.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Ay'ın yörüngesinde dolaşacak bir uzay istasyonunda marul, çilek, havuç ve patates üretilecek bir uzay bahçesi yaratma projesi üzerinde çalışıyor. KAYNAK: BBC Türkçe

10/09/2019

Atatürk neden 1927 yılına dek İstanbul’a gelmedi.

cumhuriyetin kuruluşu

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk neden 1927 yılına kadar İstanbul'a gelmedi yani Cumhuriyetin kuruluşundan 4 yıl sonra İstanbul'a gelmeyi tercih etti Kurduğu yeni devletin başkentini tüm olanaksızlıklara karşın, Anadolu’nun ortasına Ankara’ya aldı.



Atatürk İstanbul’un tarihten gelen karmaşık yapısını bilir. Kurduğu yeni devletin başkentini tüm olanaksızlıklara karşın, Anadolu’nun ortasına Ankara’ya aldı.

atatürk ve seğmenler

Bu bir kaçış değil, kendi deyimiyle “İstanbul’u bir ibret dersi manzarası olarak karşısına alıp, uzakta ona hakim bir noktada durmaktı.”
1927 yılına dek İstanbul’a gelmedi. Bu kent, Cumhuriyet’in ilanı başta olmak üzere Ankara’nın tüm yenilik atılımlarına karşı çıkışın merkeziydi.

26 Temmuz 1924’te, Bizans olarak tanımladığı İstanbul’da geçerli olan ilişkiler ağından ‘pislik’ diye söz eder ve Yakup Kadri’ye (Karaosmanoğlu) şunları yazar: “İstanbul, karışık yapısını adeta kaçınılmaz bir yargı gibi her zaman korumuştur. Değişen; yalnızca devirler, zaman ve biçimdir. Onun için yeni zamanlarda İstanbul’un gerçek yüzü, içinde yaşayanlara ümitsizlik veren bir karmaşa olmuştur. Ümitsizlik onun içindedir ve bu doğaldır...

atatürk düşünüyor

İstanbul’u bir ibret dersi manzarası olarak karşısına alıp, uzakta, ona hakim bir noktada duranlar ve onu incelemeyi sürdürenler için ümitsizlik var olamaz... Bir takım hizipler, ufukları aydınlık, (bugün için y.n.) karanlıklar içindeki bir çevrede, sinsi çıkarlar peşinde dolaşır.

Satılmışların elindeki basın, durmadan kötülükler saçmaktadır. Bizans’ın gereği budur, ‘Bizans’ budur. Güzel kalpli kardeşim Yakup Kadri Bey! İçinde bulunduğun ‘Bizans’ havasını zorlukla soluduğunu söylüyorsun.

atatürk istasyon

Bu çok doğaldır. O havanın, üzerinde bulunduğu yerin coğrafya ve topografyası nedeniyle en temiz, en saf, en ferah olması gerekirdi; ancak bunun tam tersi, senin solumada zahmet çektiğin bir yapıdadır. O hava, gerçek maddesi oksijen ve hidrojen ile kalmış olsaydı, soluyanlara acı değil, güç verirdi.

Yazık ki, o havaya asırların her türlü pisliği karışmıştır. Henüz yaşına basmayan Cumhuriyeti; kaç yüz, siz söyleyin kaç bin yıllık yönetim pisliğinin merkezi olan ve yüzeyde kalmayıp kaç bin yıllık derinliğe sinen pisliklerle iç içe yaşayan, bu yaşamı doğal hale getiren Bizans’la yönetmek (mümkün müdür? y.n.).Bizans’ın niteliğini değiştirmek için yapmaya mecbur olduğumuz işin önemi, büyüklük ve güçlüğünü düşünmek; herhangi bir sorun için herhangi bir karar vermeye harcadığımız emek, zaman ve çaba kadar değerli (değil y.n.) midir? Aziz Kardeş! Cumhuriyet Bizans’ı adam edecektir.

atatürk celal bayar

Cumhuriyet; pisliği, yalancılığı ve ahlaksızlığı huy edinmiş olması nedeniyle doğallığını, gerçek rengini ve paha biçilmez değerini yitiren Bizans’ı kesinlikle adam edecektir; doğallığına ve temiz haline döndürecektir. Bunu yapmak için uygulanacak yöntem, pisliklerle dolmuş toprakları derinden kazıyarak havaya uçurmak ve sularının temizlemesi için Karadeniz’i bütün dalgalarıyla birlikte Boğaziçi’ne akıtıp taşırmaktır”.7

İstanbul Anadolu’ya Nasıl Baktı


Osmanlı belgeliklerinde (arşivlerinde) İstanbul’un Anadolu’ya nasıl baktığını, bu bakışa uygun ne tür uygulamalar yapıldığını gösteren, bir bölümü yayımlanmış, pek çok belge vardır. Osman Nuri’nin Mecelle-i Umur-ı Belediye adlı kitabında yer alan bir padişah fermanı, çok ilginçtir ve “İstanbul-Anadolu” ilişkisini açık biçimde ortaya koymaktadır.

atatürk karşılama istanbul

Anadolu’yu adeta tehdid eden ve valilere gönderilen vergi fermanında şunlar söylenmektedir: “İslamiyetin başkenti olarak korunan İstanbul’da (makarr-ı hilafet-i İslamiye olan mahmiye-i İstanbul) yaşayanların, sıkıntı çekmemesi, rahat ve bolluk içinde yaşaması (taayyüşleriyle rahat ve refahiyetleri mezahime-i nastan himayet) gerekir.

atatürk istasyon karşılama

Taşra vilayetlerinin bayındır ve şenlikli (mamur ve abadan) olması dahi buna bağlıdır. Gönderilen evrakta yer alan buyruklarımızın yerine getirilmesi (evamir-i aliyyemle varide olan teklifatın edası), herkes için barış ve bolluk (herkeste suhulet ve vüs’at) fırsatı olacaktır”.8 Muhittin Birgen, “Anadolu’nun sömürülmesini” hiçbir şeyin bu ferman kadar ortaya koyamayacağını belirterek şunları söyler: “Anadolu’nun görevi çalışıp çabalayarak vergi vermek, İstanbullu’nun görevi de bunları afiyetle yemektir; genelge bunun çok açık bir belgesidir”.9

Günümüzün “İstanbul”u ile Devşirmeler


Kapıkulu-Devşirme anlayışı, Atatürk döneminde, duruma ayak uyduran bir biçime girmekte geç kalmadı. Hırsını ve tepkisini içinde saklayarak hemen Atatürkçü ve Cumhuriyetçi oldu! İşgal döneminde, Ankara’nın başarısız olması için elinden geleni yapmış, geleneksel davranışını göstererek yabancılarla bütünleşmişti. Bunlar, Atatürk ölene dek, karşıtlıklarını sessizce yürüttüler ve bir şey yapamadılar.

Bir bölümü yurt dışına kaçmış ya da çıkarılmıştı. Yüzyıllardan beri, Anadolu’ya karşı ilk kez bu denli açık bir yenilgiye uğruyorlardı.
Atatürk’ten, özellikle de 1945’ten sonra, yabancı etkisinin Türkiye’de artmasıyla birlikte yeniden ortaya çıktılar. Dini siyasetin aracı yaptılar, saltanat ve hilafet kalıntıları olarak gizli ya da açık örgütlendiler.

Dün, karaborsa ticaretiyle önemli servetler edinerek, savaş zengini oldular, bugün aynı işi devlet olanaklarıyla yapıyorlar. Uluslararası sermayeyle bütünleştiler ve Cumhuriyet düzenini ortadan kaldırdılar. Yeniden ülkenin ‘egemeni’ oldular. Bugün, ulusal varlık üzerindeki en büyük tehlike durumundadırlar. Türk ordusu 6 Ekim 1922’de İstanbul’u kurtardı ancak İstanbul bugün eski anlayışına geri döndü.

DİPNOTLAR

1 “İşgal Altında İstanbul” Bilge Criss, İletişim Yay., 3.Bas., 2000, sf.39
2 a.g.e. sf.39
3 “Çankaya” Falih Rıfkı Atay, Sena Mat., İstanbul-1980, sf.137
4 “Atatürk” Lord Kinros, Altın Kitaplar Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.169
5 “Tek Adam” Ş.S.Aydemir, I.Cilt, Remzi Kit., 9.Bas., İst.-1983, sf.366
6 “Düzenin Yabancılaşması” Prof. İdris Küçükömer, Ant Yay., 1969, sf.179
7 “Zaman İçinde Bir Yolculuk” Attila İlhan, TRT/2 7.Kasım 2003 ve “Tek Adam” Ş.S.Aydemir, Remzi Kitapevi, 8.Baskı, İstanbul-1983, 3.Cilt, sf.293
8 “Mecelle-i Umar-ı Belediye” Osman Nuri, 1922, 1.Cilt, sf. 355; ak. Prof. Z.Arıkan “Tarihimiz ve Cumhuriyet” Tarih Vakfı Yurt Yay., 1997, sf.181
9 “Kapıkulu, İstanbul, Anadolu” Muhittin Birgen; ak. Prof. Zeki Arıkan “Tarihimiz ve Cumhuriyet” Tarih Vakfı Yurt Yay., 1997, sf.181

Kaynak:https://kuramsalaktarim.blogspot.com/2019/10/6-ekim-1922den-6-ekim-2019aistanbul_5.html?fbclid=IwAR1Lwv4dH8-d53orySAWg0rzRsqxaWwd_O1j1-4dEBLpaZ4Oo2D4ArW_d88#more

4/28/2019

CIA'in nazar boncuklu ilk Instagram paylaşımının sırrı

CIA Yeni açtığı Instagram hesabın da paylaştığı ilk fotoğraf şifreler ile dolu işte içinde nazar boncuğu da bulunan o fotoğrafın şifreleri

gizlilik ve casusluk

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), özünde gizlilik ve casusluk taktikleri ile biliniyor.

Ancak yeni sosyal medya hesabıyla CIA'in daha çok esprili ve ironik tarafının ortaya çıktığını söylemek mümkün.

CIA, yeni açtığı Instagram hesabından ilk fotoğrafını geçtiğimiz hafta içinde paylaştı.

ABD'nin Virginia eyaletindeki Langley şehrinde yer alan genel merkezinden paylaşılan fotoğrafta, kurum içinde çalışan ajanların kullandığı nesneler yer alıyor.

Fotoğrafın altında ise "Tek gözümle bile casusluk yaparım" yazıyor.


CIA'in sözcüsü, Amerikan CBS haber kanalına yaptığı açıklamada nesnelerin çoğunun çalışanlarına ait olduğunu aktardı.

Daha önce Twitter ve Facebook hesapları bulunan CIA'in Instagram'a giriş yapmasının nedeni ise gençlerin ajan, analist ya da memur olarak işe başvurması için ilgisini uyandırmak.

gizli konumlardan selfieler

Peki siz bu nesnelerin hangilerini tahmin edebildiniz?

1) Bir bitki, CIA'in yabancı istihbarat 'köklerini' anlatan alaylı bir benzetme.

2) Bir saat, 11 Eylül 2001 saldırıları sırasında Dünya Ticaret Merkezi'ne ilk uçağın çarptığı 8:46 saatini gösteriyor.

3) ABD'nin Asya'daki ana rakibi Çin'in bir haritası.

4) Yunan tanrıçası Athena'yı ve bilgeliği temsil eden altın kaplama bir baykuş heykeli. CIA'in operasyon direktörü (COO) Andy Makridis tarafından fotoğrafa konması tavsiye edilmiş.

5) Nazar boncuğu. CIA çalışanlarının yüz yüze kaldığı tehlikeleri anlatmak amacıyla konmuş olabilir.

6) Amerikalı aktör Ben Affleck'in yönettiği ve başrolde oynadığı Oscar ödüllü Argo filmine ilham veren eski CIA ajanı Tony Mendez'i temsil eden bir çizim. Bu yılın başında 78 yaşında ölen Mendez özellikle 1979-81 yılları arasında film prodüktörü kılığına girerek İran'dan 6 Amerikan diplomatı kurtarmasıyla biliniyor.

7) Kol düğmeleri, CIA ajanlarının birbirini tanımak için kullandığı söylenir.

8) Büyük ihtimalle kimliğini saklamak isteyen CIA ajanları tarafından kullanılan gri bir peruk.

9) CIA Direktörü Gina Haspel'in fotoğrafının olduğu bir kimlik kartı.

10) Çok gizli kanıtları yok etmek için ajanlar tarafından kullanılan kağıt torba.

'Gizli konumlardan selfieler olmayacak sözü'

CIA sözcüsü, CBS'e yaptığı açıklamada Instagram üzerinden genç yeteneklere ulaşmayı hedeflediklerini söylerken, "Hesap üzerinden ajanların hayatına dair gözlem olanağı vereceğiz ancak gizli konumlardan selfie konulacağına dair söz veremeyiz" dedi.

CIA Direktörü Gina Haspel, hesabın açılacağını Alabama'daki Auburn Üniversitesi'ndeki bir soru-cevap seansı sırasında açığa çıkarmıştı.

Haspel'e göre hesabın açılmasının amacı istihbarat servisinin modern çağa ayak uydurarak dijitalleştiğinin bir kanıtı.

CIA, attığı ilk tweetinde de, "Bunun ilk tweetimiz olduğunu ne doğrulayabiliriz ne de reddebiliriz" diyerek nüktedan diline bir örnek vermişti.

KAYNAK: BBC Türkçe

4/27/2019

Polis baskınını "Annecim, polis" diye haber veren papağan tutuklandı

Yeşil cennet papağanı polis baskınını "Annecim, polis" diye haber verince gözaltına alındı papağan ifade vermeye yanaşmıyor susma hakkını kullanıyor.

susma hakki

Teresina kentindeki Vila Irma Duce mahallesinde yapılan baskında, yeşil tüylü papağan polisler eve girer girmez bağırmaya başladı.

Baskında yer alan bir polis memuru "Bunun için eğitilmiş olmalı. Polis yaklaşır yaklaşmaz, bağırdı" dedi.

Papağanın gözaltına alınmasının ardından, Teresine Hayvanat Bahçesine götürüldüğü belirtildi.

"Papağan sessiz kalma hakkını kullanıyor gibiydi"

Brezilyalı bir gazeteci, papağanın sessiz kalma hakkını kullanıyor gibi göründüğünü söyledi ve "Şimdiye dek hiç ses çıkartmadı" dedi.

Veteriner Alexandre Clark da "Çok sayıda polis memuru gelip gitti ama hiçbir şey söylemedi" diye konuştu.

Polis, papağanın "India" adıyla tanınan sahibinin geçmişte iki kez uyuşturucu kaçakçılığı suçundan tutuklandığını belirtti.

India'nın 30 yaşındaki kocası Edvan'ın da, baskın yapılan evde kokain bulunmasının ardından tutuklandığı duyuruldu.

Globo televizyonunun haberine göre 16 yaşındaki kızları ise iç çamaşırında içinde esrar bulunmasının ardından, uyarı verilerek serbest bırakıldı.

KAYNAK: BBC Türkçe

4/20/2019

Notre-Dame Katedrali yangınından 200 bin arı nasıl sağ kurtuldu

Arı nüfusunu çoğaltmak için Notre-Dame Katedralinde bulunan arı kovanlarına alevler ulaşamadı arılara zarar veremedi dumanları arıları ise sarhoş etmiş

ari nasil sag kurtuldu

Katedralin çatısında yaşayan 200 bin arının, yangında öldüğü sanılıyordu.

Ancak, katedraldeki arıların bakıcısı Nicolas Geant, arıların hayatta olduğunu söyledi.

Gaent, Paris'teki arı nüfusunu artırmak için başlatılan proje kapsamında 2013'te çatıya konulan arı kovanlarına o günden bu yana bakıyor.

Arı kovanları, Notre Dame'ın güney kanadında kutsal eşyaların tutulduğu odanın üzerinde, ana çatının 30 metre altında tutuluyor.

Nicolas Geant, arı kovanlarının yangında hiçbir hasar almadığını söyledi.

sadece sarhos ediyor

Avrupa arıları, diğer arı türlerinin aksine tehlike sezdiklerinde midelerini tıka basa balla dolduruyor ve kraliçe arıyı korumak için kovanlarında kalıyor.

Geant, yangında arılara yönelik en büyük riskin yüksek sıcaklıklar olduğunu, dumanın ise arıları sadece sarhoş edeceğini söyledi.

Geant Associated Press Haber Ajansına yaptığı açıklamada "Karbon dioksit arıları öldürmüyor, sadece sarhoş edip, uyutuyor." dedi.

Arıcılar da, sokulmadan kovanlara yaklaşabilmek için duman kullanıyor.


Geant CNN televizyonuna yaptığı açıklamada "Notre-Dame'a olanlar çok üzücü çünkü çok güzel bir yapı. Tanrı'ya şükür, alevler arılara dokunmadı. Bu bir mucize" diye konuştu.
KAYNAK: BBC Türkçe

4/12/2019

İsrail Dünyanın uydusu Ay yüzeyini Filistin gibi işgal edeceğini zannedince

ay yuzeyi filistin

İsrail uzay yarışında Dünyanın uydusu Ay yüzeyine Beresheet adlı aracı gönderdi ama araç teknik sorunlar yaşadı yumuşak iniş yapması gerekirken Ay yüzeyine çarptı.

Israel Areospace Industries şirketiyle birlikte Ay'a yolladığı Beresheet aracının inişi başarısızlıkla sonuçlandı.

Aracın inişi sırasında yaşanan teknik sorunlar nedeniyle inişin planlandığı şekilde yumuşak gerçekleşmediği, aracın ay yüzeyine çarptığı açıklandı.

Adı Yaratılış anlamına gelen aracın Ay'da fotoğraflar çekip deneyler yapması planlanıyordu.

Bugüne kadar Ay'a araç indirmeyi başaranlar yalnızca Sovyetler Birliği, Rusya, ABD ve Çin hükümetlerine bağlı uzay ajansları olmuştu.

Maliyeti 100 milyon dolar olan misyonun gelecekteki düşük maliyetli Ay keşiflerinin önünü açması hedefleniyordu.

Uzayın boyutları düşünüldüğünde Ay dünyaya neredeyse bir adım kadar yakın. Bugüne kadar gerçekleşen uzay yolculuklarında Ay'a ulaşmak yalnızca birkaç gün sürüyordu.

Fakat Beresheet'in hedefine varması aylar sürdü.

Bunun nedeni, Dünya'nın etrafında pek çok dönüş yaparak zamanla dünyadan uzaklaşması ve Ay'ın yörüngesine girmesiydi.

Uzay aracı, Dünya ile Ay arasındaki 380 bin kilometrelik uzaklığın 15 katını gitti. Bunun esas amacı maliyeti düşürmekti.

Beresheet tek başına bir roketin üzerinde düz bir doğrultuda Ay'a seyahat etmektense çok sayıda başka uyduyla birlikte SpaceX Falcon 9 roketiyle Dünya'dan ayrıldı.

Roketi paylaşmak maliyeti azaltsa da hedefe varmak için yapılması gereken manevra sayısını artırdı.

İsrail aracını için en zor görev Ay'a yumuşak bir şekilde inmekti.


Bunun İngiltere'deki Nammo şirketi tarafından geliştirilen bir motorla yapılması planlanıyordu.

Beresheet uzay araci

Leros motoru hem aracı Ay'a kadar götürdü, hem de yumuşak iniş görevini üstlendi.

1,5 metre yüksekliğindeki uzay aracının Ay'a yaklaşırken hızını ani bir şekilde azaltması gerekiyordu.

Nammo'nun kıdemli itki mühendisi Rob Westcott, "Bu tür bir motoru daha önce böylesi bir görev için hiç kullanmadık" demiş ve motorun yapması gerekeni şöyle anlatmıştı:

"En büyük zorluk motorun çalışıp çok ısınması, ardından kısa bir süreliğine kapatılması ve ısı termal kütlede bulunmaya devam ederken çok hassas bir şekilde tekrar çalıştırılarak Ay'a yumuşak bir şekilde inişi sağlaması."

Bu sürecin 20 dakika sürmesi bekleniyordu.

Yapılması gereken tüm komutlar araca yüklenmişti ve bu yüzden görev kontrol odası yalnızca aracı izlemekle yetiniyordu. Ancak Israel Areospace Industries şirketinin Genel Müdürü Opher Doron "Başarılı bir şekilde inemedik" açıklamasını yaptı.

Aracı Tel Aviv'deki kontrol odasından takip eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da "İlk seferde başaramayabilirsiniz, ama denemeye devam edersiniz" dedi. KAYNAK: BBC Türkçe

3/14/2019

Dörtyüz Bin Lego ile ortya çıkarılan Muhteşem Volkswagen Kamp Transporter

Lego uzmanları bir araya gelip gece gündüz bir hafta çalışarak tam 400.000 Lego parçasını birleştirerek Volkswagen'in efsane olmuş Transporter kamp minibüsün birebir kopyasını oluşturdu.

Volkswagen Kamp Transporter

Her Bir seferde bir tuğla. Çocukken veya kendi çocuğunuzla birlikte, LEGO® modellerini muhtemelen bu şekilde yarattınız. Ve bu, tam da dünyanın en iyi inşaatçılarından ikisinin, sadece altı haftada LEGO® tuğlalarından bir Volkswagen Tip 2 kamp aracının yaşam boyutunda bir versiyonunu yapma becerisini oluşturdu.

Lego exterior design

Bu hafta Münih'teki bir seyahat kongresinde tanıtılan Volkswagen minibüsünün son ağırlığı 1.543 lbs olan yaklaşık 400.000 parça gerekiyordu. Tip 2'den gerçek tekerlekleri kullanıyor ve tüm Volkswagen kamp kamyonetlerinde açılır tavan ve sürgülü kapı var. Ve iç mekan aynı kampçı gibi inşa edilmiştir.

Lego interior design

Minibüs, dünyadaki resmi olarak onaylı 12 LEGO uzmanından biri olan Rene Hoffmeister tarafından tasarlandı ve üretildi. İkili, meslektaşı Pascal Lenhard ile birlikte, minibüs için bir plan oluşturmak için gerekli olan tuğla sayısı için kesin bir rakam da dahil olmak üzere 3D modellemeyi kullandı. Kapılar gibi büyük esnek parçaların çalışmasını sağlamanın ötesinde, çift aynı zamanda tüm tuğlaların çökmesini engellemek için yan duvarlarda ve diğer dikey yüzeylerde yapısal sağlamlık sağlamak zorundaydı.

Bu planların hepsi, kendilerini pencereler için 20.000 şeffaf tuğla kısa buldukları zaman neredeyse heyecandan camdan dışarı çıktılar.

Hoffmeister, “Esasen dokuz günlük bir haftaya ihtiyacımız olurdu” diyor. “Ancak, var olmadıkları için tek seçenek gece vardiyasasıydı.”

Günün 24 saati bir çalışma patlamasıyla, model zamanında tamamlandı. Bitmiş ürün yaklaşık 16 fit uzunluğunda, 6 fit genişliğinde ve sadece 10 fit uzunluğunda açılır çatı oluşturdular.

3/13/2019

Tavuk kümesine avlanmaya giren Tilki nasıl av oldu

Tavuk çiftliğinde kümese dalan Tilki afiyetle midesine indirmeyi hesapladığı tavukların kurbanı oldu kapıları otomatik kapanan kümeste mahsur kalan tilkiyi tavuklar gagalayarak öldürdü

Tilki av oldu

Fransız haber ajansı AFP'nin haberine göre, Le Gros Chene tarım teknik lisesinin kümes alanına giren tilki, kümeste mahsur kaldı.

Kümes alanının otomatik kapılarının gün batımıyla birlikte kapandığı ve kitlendiği, tilkinin de bu yüzden kümesten çıkamadığı belirtildi.

Tavuklar Sürü içgüdüsüyle hareket etmişler

Ülkenin Brittany bölgesindeki okulun öğrencileri ertesi sabah tavukları kontrol etmek için kümese girdiklerinde tilkiyi ölü halde buldular.

AFP'ye konuşan okul müdürü Pascal Daniel, "Köşede cansız halde yatıyordu. Tavuklar bir sürü içgüdüsüyle saldırmışlar. Birlik olup tilkiyi gagalayarak öldürmüşler" dedi.

Organik yumurta üretimi yapan tavuk çiftliğinde tavuklar gün boyu serbest bir şekilde dolaşıyor, akşamları ise kümeslerde tutuluyor.

Okul müdürü Daniel, bir önceki tilki olayının birkaç yıl önce yaşandığını ve çok sayıda tavuğun öldüğünü anlatıyor. Kaynak: BBC Türkçe

11/27/2018

Japonların Olimpiyatlar için yaptığı Mobil Camilere sipariş yağdı

Japonlar 2020 yılında yapılacak olimpiyatlara ev sahipliği yapıyor Müslüman ülkelerden gelecek olanların ibadetlerini rahat biçimde yapabilmeleri için Mobil Camiler yaptı

Müslüman ülkelerden gelecek

Tokyo'nun 40 kilometre güneyindeki Chiba şehrinde kullanıma sunulan "Mobil Cami" ilk bakışta sıradan bir tır gibi duruyor.

Uzaktan kumandayla çalışan mekanizma sayesinde yan duvarlar sağa-sola açılıyor ve toplam 50 kişiyi alabilecek bir mescide dönüşüyor. "Mobil caminin" dışında ise aynı anda 4 kişinin abdest alabileceği su tankı ve lavabo mevcut.

Tokyo merkezli etkinlik düzenleyicisi bir şirketin projesi olan tekerlekli cami yaklaşık 890 bin dolara mal olmuş.


Japonlara özgü "omotenashi" (Müşteri kraldır) ilkesi gereği her türlü konfor düşünülerek tasarlanmış. Örneğin aracın aksamının alt kısmına ustaca yerleştirilmiş 4 kliması var ve dışarıdan fark edilmiyor.

turistik bölgelere yaymak

Tekerlekli cami seyir halindeyken uzunluğu 12 metre, geniştiği 2 buçuk metre. İstenilen yere götürülüp park edilebiliyor. Birkaç dakika içinde 6 metreye genişleyerek namaz için kullanılabilecek yaklaşık 48 metrekarelik bir alan haline geliyor.

Camide namaz kılmaya gelen ve Yomiuri gazetesine konuşan Sandha Saleem adlı Pakistanlı vatandaş 30 yıl önce Japonya'ya gelmiş. "O zamanlar Müslümanlar için namaz kılınacak çok az yer vardı ve namazı da kimsenin dikkatini çekmeden kılmak zorundaydık" diyor.

Mobil Camilerde Hedef, turistik bölgelere yaymak

Çoğunluğu Budist veya Şinto olan Japonya'da 100 bin Müslümanın yaşadığı sanılıyor. Bunların pek çoğu Tokyo ve "mobil caminin" caminin çıktığı Chiba şehrinin de yer aldığı Kanto Havzası'nda.

Şimdilerde Japonya'nın büyük şehirlerinde namaz kılınabilecek yerlerin sayısı artmış olsa da hala çok yetersiz.

Projenin yönetim kurulu başkanı Yasuharı Inoue yaptığı açıklamada, "Ben Budist'im ama herkesin rahatça dua edebileceği bir çevre yaratmak istedim" diyor.

Üretici şirket şimdi projeyi turistik bölgelere ve diğer uluslararası etkinliklere de yaymayı planlıyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE